Kaçakgay Yolcu !


Cuma günü de son sınavına girdi Kaçakgay...


Sınav sonucunu baya bi' merak ediyorum açıkçası, kalmayayım ya !Ve bu dönem de bitti, biterken de sınavları beni bitirdi...En çok da sınavları bitmesine seviniyorum...Çok rahatladım anlatamam, blogtan da anlaşılacağı gibi, bi'şey yapamaz olmuştum resmen, Pazartesi sabahı İstanbul'dan 15 günlüğüne ayrılacağım, cidden buna ihtiyacım da var, çok sıkıldım-yoruldum...Yazılara-programlara ara vereceğiz , siz de biraz dinlenmiş olursunuz yani...

Bi' iki defa da olsa mailime bakarım sanırım , irtibatı koparmayalım...Pazartesi sabahı 7.00' a kadar buralardayım, sonra uçuyorum...Kendinize iyi bakın...15 gün sonra tekrar görüşmek üzere...Hoşçakalın...

Kaçakgay'le Cuma Dinletisi


Merhabalar, bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi"nde daha beraberiz...Dinletimize geçecek olursak efendim, geçen hafta programda sizi Iraklı bi' Arpistle tanıştıracağımı söylemiştim...Evet bu hafta tanıştıracam sizi...İşte o kadın "Tara Jaff" ; annesi Türk, babası Kürt bi' melek o...Kendisini Kürt hissettiğini okumuştum bi' röportajında, Halepçeli bi' Kürt kızı...Bağdat doğumlu, fakat Kürtlere yapılan baskılardan ötürü babası tutuklanınca, İngiltereye gider ve halen Londra'da yaşıyor... Muhteşem bi' Arpist olmasının yanında, yumuşak sesiyle sizleri başka bi' diyara götürüyor, dinlenmeyi düşlendiğiniz diyarlara... Parçalarını Kürtçe'nin daha çok İranda konuşulan Hawremi ve Sorani lehçeleriyle söylüyor...
Kendisiyle benim tanışmam 2007'nin yazında katıldığım bi' gençlik kampına denk gelir... O gece, deniz kıyısında sahneye, beyaz bol bi' elbiseyle çıktı, yüz hattı o kadar yumuşaktı ki, daha şarkı söylemeden ısınmıştım kendisine, elbiseli bi' güvercindi resmen, gözlerinde ayın ışığı... Arpını kucakladı önce, Arp onun için yapılmıştı dersiniz, öyle bi' bütündüki onunla, ve o beyaz elbiseli güvercin, tellerine dokundu arpın, ardından sesi yankılandı, martılar "bağırmayı" kesti, arkasındaki deniz "dalgalarına" ara verdi, ateş böcekleri "ateş"e son verdi, usul usul esen rüzgar elbisesini okşadı, saçlarına havalandırıyordu, herkesin yüzünde ayrı bi' şey var... Ard arda seslendirdiği parçalar, kumsaldaki tozları bile havalandırdı, onlar da kendinden geçti, bizimle dans ettiler adeta...

Ve şimdi sizinle bu haftaya-özel iki parçayı da, bu Halepçeli Kürt kızından dinleyeceğiz...Müzikler o kadar güzel ki seçemedim, bu haftaya-özel iki melodi de aynı sanatçıdan olsun istedim..
Tara Jaff' ın ilk ve tek albümü olan "Dilley Dêwanem" den "Celebration" adlı parça geliyor...


Ve yine aynı albümden, "Caravan" geliyor...


Bu haftaki müzikler çok sevdiğim blogdaşım Whoami'a armağan olsun...
Tara, seni canlı kanlı görüp dinlediğim için çok mutluyum ya-w !
Bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi" nin daha sonuna geldik, efendim her zaman dediğim gibi, programa yorum yazarak ve kacakgay@gmail.com adresine mail atarak iştirak edebilirsiniz.Görüş-öneri-eleştirilerinizi belirtebilir, müzik göndere-isteyebilirsiniz... Haftaya görüşmek üzere...Hoşçakalın...
[Kaçakgay bi' haftadır doğru-düzgün yazı giremedi bloguna, sınavı da bugün aslında ama stressten tüm hafta bi'şey yapamadı, bu programı gece hazırladım, lakin her hafta olduğu gibi 10.00 sularında yayına otomatik olarak geçecek, o sıralarda sınavda olacağım ben, iyi dileklerinizi esirgemeyiniz...Hoşçakalın]

Kaçakgay'le Cuma Dinletisi


Merhabalar, bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi"nde daha beraberiz...Her zamanki gibi sizinle iki melodi paylaşacağım...Melodilerden biri yine dinleyicilerimizden geldi, ikinci olarak onu paylaşacağım...İlk müziğimiz Kanadalı arpist, piyanist Loreena Mc Kennitt'tan...Arp öyle bi' enstruman ki, deli oluyorum ben şahsen, ilerleyen haftalarda sizi çok sevdiğim Iraklı bi' arpistle tanıştıracağım...Loreena McKennitt, Kelt şarkılarıyla tanınır, Kelt müziği arp-flüt-keman gibi enstrumanlardan ortaya çıkan dinlendirici bi' müzik türü...Bugün sizinle sanatçının ilk albümü "Elemental" dan "Blacksmith"i dinleyeceğiz...Hadi bakalım, dinliyoruz...

İkinci melodimiz, pek sevdiğim blogçu arkadaşım Hematofobic wampir' den geldi...Yasmin Levy 'den "La Alegria" geliyor, Yasmin Levy Kudüs doğumlu muhteşem sesli, kalbi ses tellerinde atıyor diye nitelendirilen kadın sanatçı...
Kaçakgay:Wampircim, hoşgeldin, bu melodiye kime armağan etmek istersin?
Wampir:Hoşbulduk Kaçakcım, parçayı Suicide , Perko ve tüm blog okuyucularına gönderiyorum efendim...Bi' "Cuma Dinletisi"nde bana ve parçama yer verdiğiniz için, size de çok teşekkür ederim Kaçak Beyciğim...İyi dinletiler...
Kaçakgay:Ne demek efendim,..Haydi geliyor parçamız...



Bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi" nin daha sonuna geldik, efendim her zaman dediğim gibi, programa yorum yazarak ve kacakgay@gmail.com adresine mail atarak iştirak edebilirsiniz.Görüş-öneri-eleştirilerinizi belirtebilir, müzik göndere-isteyebilirsiniz... Haftaya görüşmek üzere...Hoşçakalın...

Mim-Kaçakgay Küçükken !




Tatlı kız Cimcime mimlemiş beni...Kaçakgay'in çocukluğu...

Kaçakgay küçükken çok yaramaz, asabi,her gördüğünü isteyen, söz dinlemeyen, çok meraklı bunun gibi bi' sürü özelliği olan birisiymiş...

Bi' sürü anım var aslında hangisinden başlasam ki...Mesela bi' defasında annem abim ben öğlen yemek yiyorduk, ben 5 yaşındayım filan...Yemek de melemen...Bunlar beni yine sinirlendirdi tabi...Ben de ne yapayım diye düşündüm sanırım...Kaşığı yemekle doldurdum, sonra bi' elimle kaşığın sapından tuttum diğer elimin işaret parmağıyla da geniş kısmını geriye doğru çektim, gerdim gerdim...Bıraktım, zonk...Kaşıktaki yemek olduğu gibi duvarda, o bembeyaz duvar dometes suyu oldu hep, bi' de aşağıya doğru iniyor ya, o çok komikti...Sonra annem bana bi' baktı, sanırım çok zekice bulduğu için bi' şey demedi...

Yine 4-5 yaşımda varım yokum...Annemlerle tatile gitmiştik, önce bi' hotel-pansiyon gibi yerde konakladık bi' gün, ertesi gün orayı beğenmediler, başka bi' hotele geçtik...O hotele gittik ardından ablamı(10) kasaptan et almaya yolladılar, ben de gidecem diye tutturdum...Kasaptan baya uzak, neyse ablamla gittik, dönerken, küçük bi' kız -ben yaşlarda-, ninesiyele pancar satıyordu, kız "pancar, pancar" diye bağırıyordu, ben bu kızdan etkilenmişim--bildiğiniz anlamda etkilenme değil, çok yumuşak kalpliyim ya ondan=)-- sanırım, ablamın elini bıraktım kızı izlemeye başladım, aradan 5-10 dakika geçti, elime bi' baktım el yok elimde, ablama baktım o da yok, neyse önce bozuntuya vermeden hotele doğru gidiyorum, ama hotel de yakın değil ki, neyse ilk gittiğimiz hoteli bulabildim, ama ikincisini bulamadım, başladım ağlamaya, bu arada bizimkiler de beni arıyorlarmış, baya bi' ağladım, bi' de hani çocukların iç çeke çeke ağlamaları yok mu, işte öyle ağladım...En dokunklı ağlama bence o...Sonra baya bi' ağladıktan sonra babamı gördüm karşımda, tuttu elimden hotele götürdü, tabi benim pantolonum ıslanmış, annem bi' ne oldu dedi, "Yolda gelirken, suya düştüm ıslandı" dedim...Bi'şey demedi, değiştiriyor üzerimi...Ama abim varya benim bi' tane, o ordan "Kaçakgay altına işemiş, Kaçakgay altına işemiş" diye bağırıyor...O an onu öldürebilirdim, gururumla oynuyor, acayip gururluyumdur, o yaşta da öyleymiş, annem de biliyordu altıma işediğimi ama, beni üzmemek için numara yapıyordu...Acayip korkmuştum ama o gün hiç unutmam...

Küçükken ben çok dengesiz biriymişim cidden, hiç inkar etmedim zaten, annem elimden çok çekmiş...Zaten annemin bana söylemesine gerek yok, fotoğraflar söylüyor mesela benim tüm fotoğraflarım annemin kucağındadır, hiç inmezmişim, kadının şimdi bel ağrısının yüksek ihtimal sebebi de benim, yani sıska bi' şey de değilmişim, sağlıklı bi' çocukmuşum, yermişim içermişim...Mesela hergün tatlı yemeden uyumazmışım, bi' defasında da gecenin üçünde uyanmışım, ha şeyi demeyi unuttum kaç yaşıma kadar uykudan ne zaman nasıl uyanırsam uyanayım yarım saat ağlarmışım, doktora filan götürmüşler bi' şey yok denmiş, annem de artık müzik dinlermiş gibi beni dinliyormuş, bi' de ilgilenmezlerse ses tonumu artırırdım...Neyse ne diyordum gecenin 3ünde uyanmışım "Mamacun, mamacun" diye ağlamaya başlamışım, 3 yaşındayım. "Mamacun" ne demeyin, "Lahmacun" efendim, Lahmacunu çok severmişim, sabaha kadar "Mahmacun,mamacun" diye ağlamışım, sabah babamın ilk işi Lahmacun yaptırmak olmuş...

Çok var çok, acayip yaramaz, dengesiz ama iyi kalpli de biriymişim, cebimdeki paraları hep dilencilere verirmişim...Aynı zamanda çok zeki olduğumu da söylerlerdi hala da söylerler ama tevazu gösteriyorum ben=]
Fotoğrafa gelirsek, efendim size Kaçakgay'in Pipisi' ni anlatmıştım hani, her çocuk gibi ben de "ne bu burdan sarkan şey diye" düşünmüştüm, ama sonradan onu öyle bi' benimsedim ki, sünnette kılına bile dokundurtmak istemedim, ki kılı olmamasına rağmen...=]


Ben kimi mimlesem...Tiglion, Hematofobik wampir ve Whoami'yi mimliyorum...

Kaçakgay'le Cuma Dinletisi



Merhabalar, bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi"nde daha beraberiz...Bugün yine sizinle iki melodi paylaşacağım...Hatta melodilerden biri dinleyicilerimizden geldi...Ama işin ilginç yanı, bu hafta yayınlanacak parçanın aynısını mail de görmem oldu, ve bu beni çok mutlu etti...Prıgramın formatının anlaşılmasını bırakın, aynı melodi yollanmıştı...Bugün sizinle "Geleneksel Yahudi Müziği"nden iki melodi dinleyeceğiz...İlki hemen geliyor hatta, Hanukka adlı müzik grubunun "Traditional Jewish Music" adlı albümünden "Scalerice De Oro" adlı melodi , bu parçada nakarat bölümünde o solo ses beni benden almaktadır, sizi de sizden alması dileğiyle...


Ve ikinci melodimizde dinleyiciden gelen ve aynı zamanda program listemizde olan orginali Geneksel Yahudi Müziği olan "Donna Donna"...Bu melodinin bende 4 farklı versiyonu var, sizinle Polimer blogdaşımın da yolladığı, İngilizce versiyonunu paylaşacağım,"Joan Boez" yorumuyla...Joan Baez Amerikalı folk şarkıcısı olarak bilinir fakat farklı türlerde müzikler yapmıştır, ayrıca ve en önemlisi insan hakları, şiddete karşı ve çevreyle ilgili aktivistliği ile de akıllarda yer etmesidir...Şahsen Kaçakgay kadının konserlerindeki hatta fotoğraflardaki duruşuna hayrandır...Joan, ne karizmasın ya, yaş geçtikçe bi' insan daha karizma olur mu!


Kaçakgay:Hoşgeldin Polimer, bi' şeyler söylemek ister misin?Kimlere armağan etmek istersin bu melodiyi?

Polimer:Çok klasik olacak ama(gülüyor),tüm blog okurlarına gelsin, fazla klasik oldu ama bu kadar(gülüyor)...

Kaçakgay:Klasikler güzeldir, ben de tüm dinleyenlere ve "Hematofobic wampir"e armağan ediyorum...Ve melodi geliyor...

İkinci melodinin orjinal, Yahudi versiyonunu bu akşam buraya ekleyeceğim, arda arda dinleyip kıyas yapmanızı istemedim, ikisi de harikulade...
Bu hafta iki Geneksel Yahudi Müziğini paylaştım sizinle, malum bu aralar Yahudiler pek sevilmiyor(!), bazı arkadaşlar Kaçakgay Yahudi müziği koymuş dinlemeyeceğim diyebilir, kendileri bilir ama şunu belirtmeden geçemeyeceğim...Her savaşın savaşçısı; halk değil, devletlerdir, İsrail'de de savaş karşıtı gösteriler olduğunu unutmamak lazım...Tıpkı Türkiye'de "Kürtler,Ermeniler,Aleviler..." için sokağa çıkan insanlar gibi...."Hepimiz Ermeniyiz"i "Kelime-i Şehadet" versiyonu zannedip, ırkçı naralar atanlardan Kaçakgay zaten bi'şey beklememektedir... Son söz..."Devletler Savaşır, İnsanlar ölür"...Ne yazık ki !

Bi' "Kaçakgay'le Cuma Dinletisi" nin daha sonuna geldik, efendim her zaman dediğim gibi, programa yorum yazarak ve kacakgay@gmail.com adresine mail atarak iştirak edebilirsiniz.Görüş-öneri-eleştirilerinizi belirtebilir, müzik göndere-isteyebilirsiniz... Haftaya görüşmek üzere...Hoşçakalın...


[Donna Donna orjinal Yahudi versiyonu]

Mırişka Reş !


Kaçakgay'in arasıra gidip lahmacun, tavuk ızgara yediği bi' mekan var, geçen gün yine yemek yemek için oraya gittim...Mekanda şark köşesi diye bi' bölüm de var, o gün gittiğimde mekanın sahibi yani patron, orda oturuyordu, ben kapıdan girince seslendi..."Kaçakgay, gel gel buraya gel"...Gittim şark köşesine, adamın önünde büyük bi' tabak, ve tabakta da bi tam tavuk..."Bu ne abi?" dedim...Bu bizim "Mırişka Reş" dedi..."Kara Tavuk yani" dedim..."Ha çok yaşa" dedi...Sonra başladı anlatmaya "Mırişka Reş bizim Diyarbakır'daki köydeki tavuk, daha doğrusu horoz, yazın anamı ne zaman arayıp, bağda üzüm var mı, yollasana bana desem, anam "Oğlum, Mırişka Reş bağa girip tüm üzümler didikliyor, üzüm salkımlarını mahvediyor" diyor...Geçen gün anamı aradım yine, konuşurken arkadan bi' ses geliyordu, biri ötüyor, "Ana kim o?" dedim."Mirişka Reş" dedi..."Ana dedim, sen bu Mırişka Reş'i ayaklarından bağla kutuya koy, otobüsle bana yolla..."Oğlum sana kuzu yollayayım, ne yapacaksın bu sıska horozu" dedi...Yok dedim, yazın yine tüm üzümleri yiyecek o, gönder ben onu yiyeceğim dedim, sağolsun bu sabah yollamış, ben de bi' güzel kestim, tüylerini temizledim, haşladım kızarttım ve yiyorum...Tabi ben o sırada bi' tabaktaki tavuğa bakıyorum bi' adama ve gülmemi engelleyemiyorum...Adam "Ne bakıyorsun, Mırişka Reş'ten sen de ye biraz" dedi, ben de bi' lokma aldım sağol dedim...Ama adamı görseniz, tavuğu yedikçe sanki üzüm yiyormuş gibi görünüyordu, gözlerinde öyle bi' mutluluk vardı ki...Hoşçakal Mırişka Reş, etinin tadı pek bi' lezzetliydi, belli ki üzümler yaramış sana...Helal olsun...
Efendim Mirişka Reş'i okunduğu gibi yazdım, Kürtçe yazılışını bana iletirseniz değiştirebilrim...

!f...!f...!


Kaçakgay tüm sınavlarından haberdar ediyor sizi, sıkılırsanız belirtin tamam mı?Bi' değişiklik olmasa da belirtin en azından sıkıldığınızı bileyim..

Evet girdiğim son sınavı da başarıyla geçmiş bulunmaktayım...Kaldı son iki sınav...


Bu arada !f Bağımsız Filmler Festivali 12-22 Şubat tarihleri arasında(İstanbul)...Çok güzel filmler bizleri bekliyor...Gökkuşağı kategorisi de gayet güzel...Bilet ön satışları mybilet'ten online olarak satılmaya başlandı, 7 Şubat'tan itibaren de sinema gişelerinde satışa sunulacak, yerlerinizi ayırtın derim...Kaçakgay bi' Gökkuşağı filmi olan "Be like others" filminde yerini kaptı bile...!f'te görüşmek üzere"...
"Şuradan" tüm filmeleri-seansları filan herşeyi öğrenebilrisiniz..Festivalin Ankara ayağı da var...Bilginize

Sınırlı Kullanıcı !


Merhabalar bi' yazı yazıp sonuna da "bi' pazartesi yazısının daha sonuna geldik, hoşçakalın" yazmak isterdim ancak sınavlarım olduğu için yazamıyorum...

Kaçakgay aldığı mailler sonucunda blogun yorum bölümünü "adsız-herkese-anonim kullanıcılar dahil" açıyor, belki bi' deneme sürecidir...Belki de hoş olmayan yorumlar yazacak, bazı ne idüğü belirsiz arkadaşlar, mail atan arkadaşları çok seviniyorum; sorularına cevap bulmaya çalışıyorum, dertlerine ortak olmaya çalışıyorum, fakat bazı şahsiyetler var ki küfür dolusu mail çekmekten çekinmiyorlar, şüphesiz bunların sayısı çok az...


Bu deneme sürecinin blog sakinlerine mutluluk getirmesi dileğiyle...Hoşçakalın

İki Yol !


Bugün size iki yol göstereceğim biri bi' arkadaşımın annesinin mektubuna,diğeri ise bi' müzik dinletisine çıkıyor...


Bilge benim sevdiğim bi' arkadaşımdır bundan bi' kaç yıl önce mektuptada okuyacağınız üzere annesine eşcinsel olduğunu açıkladığını biliyordum...Geçen hafta bloguna uğradım Annesinin 2006 da yazmış olduğu mektubu yayınlamıştı, ben de ertesi gün aradım, merhaba nasılsın filan derken telefon annesindeydi artık, annesiyle biraz sohbet ettik, dünyalar iyisi bi' annesi var, öyle anlayışlı konuşuyorki, ilk konuşmamızdı annesiyle, Bilge için endişeleniyordu, ben de endişelenmemesi için bi' şeyler söylemeye çalıştım ama anne sonuçtaa...İlk konuşmamızdı ama saatlerce konuşabilirdim, çünkü öyle içten konuşuyorki benimle, annesini burdan çok öpüyorum, lafı fazla uzatmadan sözü Bilge'nin Annesine bırakıyorum... "Bu yol" mektuba çıkar....


Tiglion'la mailleşirken müzik gönderdim ona, "Cuma Dinletisi"ne hazırlık için envayi çeşit müzik dinliyorum, ve bi' tanesini çok beğendi, ve "Kaçak, ben bunu yayınlasam benim blogta?" dedi...Neden olmasın dedim..."Cuma Dinletisi"nin bi' melodisi Tiglion'da çalıyor şimdi...
"Şu yol" da müziğe çıkar...

İyi pazarlar...