Normal !

Kim normal, ne normal, neye göre normallik...Normal diye bi' kavram var mı? Peki bunu kullanıyorsak neye göre kullanıyoruz? Toplumun kabul ettitiği değerlere göre mi, ya da toplumda bulunma sıkılığına göre mi?
Ya da gitgide artan değerine göre mi?Normaller zamanla değişiyor mu bu süreçte?Eski normallerle yeni normaller birbirini tutmuyorsa, neden normal kavramı hala duruyor?Yoksa normalleri biz yarattık da öldürmek mi istemiyoruz?Ya da ölüyor normaller yenileri doğuyor ve çok balık hafizalıyız da, eski-yeniyi kabul etmiyoruz?Ya da çok geniş düşünceliyiz de değişebiliyor muyuz?Peki değişiyorsak, değiştirebiliyorsak normallerimizi, neden eskileriyle bu kadar çarpıklar, yoksa bizde normallarin sıklığına mı bakıyoruz,ki öyleyse hiç de geniş düşünceli değiliz?-mi?
Normal varsa anormal de var -değil- mı/mi?
Şahsen "ben" cinsel yönelimimi bi' tarafa atarak konuşacam şimdi...
Sahi ben normal miyim?

Belki devam eder bu yazı...

Kaçakgay'in Sınavı!

Ve sınavlar bitti...Kaçakgay bugün son sınavına girdi, bu gece sağolsun Burbic beni uyutmadı arkadaş, ders de çalışamadım, nette mikrofon açıp kendisine benim dersimi anlatmamı istiyor, son üç sınavdır benim sınavlarıma çalışıyor çocuk sağolsun...Annesi dün arkadan sordu "olum sen ne çalışıyorsun, tekrar mı sınava girecen" , kadıncağız şaşırdı tabi, netin başından kalkmayan oğlu son 3 gündür kitapları açmış netin başında ders çalışıyor, bi' de birisiyle konuşarak...
Sonuç olarak bugün sınavlarımın bitmesiyle Burbic de, Annesi de, Kaçakgay de, derin bi' nefes aldı...Az sonra yatağa gireceğim kaçta kalkarım bilmiyorum...Bi' ara uğrarım buraya, aslında sınavlar da neler oldu filan anlatmadım size...
KaÇaKgAy bi' sınav dönemini daha atlattı, aynı başlıklı yazıyla görüşünceye dek sıkmayın kendinizi, sınavlar geçti, 1-2 ay rahatız...Görüşürüz....

Kaçakgay'in Poposu !




"Kaçakgay'in Pipisi"nden sonra sıra "Poposu"nda !


Malum bu aralar sınav dönemimdeyim, bi'kaç sınava da girdim, yani kötü geçmedi sanırım...Bugün yine sınavlarımda birine girdim, aynı şeyi bugünkü içinde söyleyebilirim...Bugünkü sınavdan sonra arkadaşla yarın ki sınav için bi' kitap almaya gittik alacağımız yere vardığımızda ise
Arkadaşım:"Aaa ben bankadan para çekecektim"
Kaçakgay:"Sorun değil bende var"
elimi cebime atmamla, sabah alt-üst giyisimi değiştirdiğim için herşeyim evde kalmıştı...Montumun cebimdeki bozuklukları çıkardım, o da çıkardı olanı...50 kuruş eksikti, ne kadar çabalasam da 50 kuruş çıkmadı, zaten kitapçık 5TL...Fakültenin orası olduğu için etrafa bakmaya başladım, hemen pek selamımın olmadığı kıza "50 kuruş verebilir misin" dedim ve ordan yırttık o işi...Yemek yiyelim diyorduk bi' de, elimi arka cebime attım banka kartlarımın olduğu cüzdanım da yok...Arkadaştan yedim onu da =]...Yanımdaki arkadaşa durmadan dediğim gibi, "bugün popom çok rahat yaw, cüzdan yok ya" cidden çok rahattı popom, acayip bi' ferahtı, sanki popom ilk defa nefes alıyordu, abartmıyorum ya, bence erkekler için büyük bi' problem bu cüzdan olayı, poposunu sevenler için daha bi' problem..Demedi demeyin poponuzu bi' de cüzdansız deneyin...!

Ergenekon ! ve Kaçakgay !

Kaçakgay bugün mutlu sayılabilecek derece tebessümlü[nasıl oluyorsa bu artık]...Eski evinden taşınma planları yapıyordu neden mi, nedeni çok uzun yazıp sizi de sıkmayayım, genel söylemle "ev sahibi tribi"ne dayanamazdı daha fazla, bugün bi' ev baktı, şuanki evi büyüklüğünde, bunun kadar temiz olmasa da[şuanki evim çok temiz cidden, eğil yeri öp yani] temiz bi' ev, neyse velhasıl kelam ev sahibi çok hoş 50lilerinde bi kadın, Kaçakgay'i görünce mutlu oldu sanki kadın böyle, sonra eve doğru yol aldık, girdik eve filan baktık, beğendiğimi filan söyledim. kadın durmadan Kaçakgay'e siz çok "münevver" bi' insana benziyorsunuz,.... diye başlayan cümleler kullandı...Fakültemi sınıfımı filan sordu, tabi arada "münevver" demeye devam ediyor, çok bakımlı güzel giyimli,hafif makyajlı hoş bi' kadın.En önemlisi geniş fikirli Çağdaş bi' kadın...Çağdaş demişken "Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği"nin şubelerinin ve Dernek Başkanı Prof.Türkan Saylan'ın evine yapılan baskından söz etmeden geçemeyecem...Bu baskında diğer baskınlar gibi[11 tane baskın dalgası olmuş şimdiye dek], basınlan ev/kurum tarumar edilip ne var-yok kurcalanıyor...Peki Kaçakgay bu durum hakkında ne der...!
Şahsen Türkiye'de geniş kapsamlı bi' "Derin Devlet" örgütlenmesi vardır, ve faili meçhul cinayet/yangın/bombalama etc. gibi terör eylemlerini bu örgütlenme gerçekleştirmiştir...Bu örgütlenmenin içerisinde kişi/kurum/dernek/medya etc. bulunmaktadır da, bunlar aşırı milliyetçi odaklar olup zaman zaman "sözde laikçilik" yapmış kesimlerdir, ki bu derin devlet örgütlenmesi kendi statükosu korumak için, aşırı dinci örgütleri kendi eliyle kurdurtmuş, "laik-sol-sosyalist-kürt-türk-ermeni" kişi ve kişilere suikastlar planlamıştır da, bu örgütlenmenin temel hedefi "laiklik/türkiye sevdası" gibi palavralar olup, temelinde mevcut "tek yönelimli/ tek akıllı" bi' statükonun[ki statüko tek ideolojidir-farklılıklar barındıramaz} devamlılığını sağlamaktır, tabi bu örgütlenme bilindiği kadar homojen ve yine bilindiği kadar sadece "ülke" için "işler" yapmamıştır da, "ekonomik" bağlantıları da vardır...

Şimdiye kadar kısa öz olarak anlattığım şimdilerde değişik bi' isimle anılan bu derin devlet örgütlenmesi temizleniyor mu? Acaba!
Bu ve bunu gibi karanlık her bakımda dar kafa/gerici örgütlenmenin Türkiye'nin yıllardan beri süren karanlık sayfalarının mimarlarıdır, ve temizlenmelidir de!
Peki mevcut iktidar bunu temizliyor mu? !
Mevcut iktidarın yaptığı tutuma gelirsek, yıllardan beri bu statükodan rahatsız olmuş sol-sosyalist-alevi-türk-kürt etc. kısacası statükoya karşı çıkan "ama anti-darbeci" tüm bireyler kuruluş ve partilere bi mesaj yollayarak "bakın siz bizim iktidarımızı eleştiriyorsunuz ama, şimdiye kadar yapılmayanları yapıyoruz, derin devleti temizliyoruz" bu duruma ılımlı bakmalarını sağlıyor, geldiğimiz şu noktada ise, pek çok karanlık olay/belge/kroki/darbe planları layıkıyla ortaya çıkarmıştır, yakalanan -tutuklanan- gözaltı yapılan evi basılan çoğu paşa-yazar/kurum/şahıs'ın da bu örgütle ilişkisinin olduğunu söyleyebiliriz...Fakat mevcut iktidar "karanlık"ları çıkardıuğını söyleyerek kendi statükosu kurmayı da ihmal etmemiş hatta kurmuştur, hatta bu örgütle ilişkisi olmayan lakin "iktidar statükosu"na karşı çıkanların da adlarını kirletme yoluna düşmeyi başarmıştır....Çydd de bunun temiz bi' örneği olabilir gibi geliyor şuan için...

KISACASI
Derin Devlet örgütlenmesi Türkiye'nin yıllarıdır diplerinde duran, ama herkesin bildiği bi' güçtür, bu güç statükoyu korumak adına terorizm de yapmıştır, bu örgüt homojen de değildir, İktidar paritisi bu durumu, lehine kullanıp kendisine karşı duranları da bu örgütün adıyla kirletmektedir, çünkü bu örgüt temiz bi' örgüt değildir, eli kanlı bi' örgütttür, ve kimsenin mevcut iktidarın yaptığı bu tutuma karşı, bu örgüte sempati duyması gerekmemektedir...

Türkan Saylan, ne dedi:
Biz Cumhuriyet mitinglerinde şöyle demiştik "Ne Şeriat , Ne Darbe" çünkü 12 Eylül'ün bize ne kaybetttirdiğini, ne acılar çektirdiğini iyi biliyorum, ama dikkat ederseniz beni İzmir'deki Mitingte bu söylemlerim için beni konuşturtmadılar"

Bu sözden açıkça anlaşılan şudur: Evet bu mitinglerin düzenlenmesinde bu örgütün parmağı/hatta eli vardır, halkı galyana getirip, halk desteği ile darbe planlamak[not: Darbe herzaman sokak başlarında jandarmalrın olması, caddelerde tankların geçmesiyle olacak değildir, darbe askeri bi' statükodur, kendine benzemyenlerin sindirildiği dışkı gibi lağamlarda boğulduğu bi sistemdir...}istemiştir , ama biz Darbeci olmadık da , olmayacağız...

Son söz:Darbe'nin iyisi kötüsü/halk desteklisi olmaz..Cunta cuntadır! O kadar!

Kaçakgay'in Sınavı!

Yine bi' sınav dönemi öncesindeyiz, bi' kaç blogger arkadaşımın yazmama ısrar etmesi sebebiyle başladım tekrar ama sınavlara hiç ! çalışmadım ki ben, yine nasıl geçeceğimi bilmiyorum...Hadi hayırlısı...Görüşürüz...

Cuma Dinletisi

Merhabalar uzunca bi' aradan sonra bloglamaya dinletilire devam ediyorum, hematofobik wampir için bugün ki parçamız.... Joan Baez 'den "I am a wanderer"...Joan Boez folk-rock-protest muziğim en iyi icraatçılarından, savaş karşıtı aktivistiliği ile bilinir...Bu hafta fazla uzatmadan bu parçamızı wampir'e yolluyorum...

Yanlış Adres ! [2]

--->İlk yazı için
Güneşin yolculuk vaktinin yaklaşmasıyla, kuzeyden esen rüzgarlar daha fazla hissedilmeye başlanmıştı, tahta masanın üzerinde duran tamamen küle dönen sigara rüzgarın etkisiyle havaya savruldu, geriye masanın kenarında bıraktığı sarımtırak iz kaldı...Uzun saçlı kız küllerin havaya uçmasıyla kendine geldi ve sigarasına baktı ve üşüdüğünü farketti...Başını omuzuna doğru çekti ve bi' an titredi...Gülüşü güzel oğlan masadan kalkıp, çam kokan malikaneye girdi..Eski motiflerle süslü dolabı açtı, ve ninesine ait, üst üste duran bi' yelek ve iki ceket vardı,..Dışarıya çıkarken onları koklar gibi yaptı ve bi' an geçen yıl ölen ninesini hatırladı ve yüzünde bi' gülümese belirdi...
Kıza ve Kumral saçlı adama ceketi kendisi ise yeleği giydi, yer fıstıkları bitmiş, kabuklar tepenin yamacına doğru savrulmuştu bile...
Kumral saçlı çocuk saatine baktı ; yüzümde bi' gülümseme ile diğer oğlana döndü ve hadi 5' çayı içelim dedi...Uzun saçlı kız hala denize bakıyor, şimdi yeni bi' sigara yakmıştı...Olur içelim dedi...Kız masada oturup sigarasını içerken, onlar içeriye girip çay yapmaya gitti...
İçeride, Gülüşü güzel oğlan, her zamanki gülümsemesiyle çocuğa bakarak "Neden burda kalmıyoruz bi' süre" dedi...Kumral saçlı çocuk, bardakların yerini bulmaya çalışıyordu..."Bi' süre, bilmem ki Esmer oğlan" dedi ve ekledi ...Peki ya o?"..."Onu da ikna ederiz" dedi Güzel gülüşlü çocuk; yani Esmer oğlan, gülüşü güzel çocuğa, fakültedeki kimse ismiyle hitap etmez, "Esmer çocuk" derdi...
Esmer oğlan; güzel gülüşlü, en az uzun saçlı kız kadar güzel bakan yakışıklı esmer bi' delikanlıydı, uzun saçlı kız fakültenin ilk yıllarında Esmer oğlandan hoşlanır gibi olmuş, sonradan çok iyi arkadaş olmuşlardı... Herkes bundan bi' haberdi...
Şimdi çaylar hazır masanın üzerindeydi, kız çaydan bi' yudum alıp gençelere döndü, şimdi daha iyiydi sanki, tamamı içilen bi' sigara onu kendine mi getirmişti bilinmez..."Çay çok güzel olmuş kim yaptı" dedi...Kumral çocuk, esmer oğlana dönerek güldü, o yaptı dedi...
Kız ayağına bakarak gülmeye başladı, fakültenin ilk gününde kumral çocukla uzun saçlı kız kantinde otururken, esmer oğlan kantinden üç çay alıp onların yanına gidip, çayı kızın ayağına dökmüştü...Kız o günle beraber esmer çocuktan hoşlanır gibi olmuştu ama iki hafta geçtikten sonra, fakültenin bahçesinde otururken, Kumral saçlı çocuk kıza "sana bi'şey göstereceğiz" demiş, ve Esmer oğlanın elini tutmuştu, kız ikisinin elini arasından bi'şey çıkacak diye beklerken, parmaklar birbirine kenetlenmişti...Uzun saçlı kız bi' kaç saniye değişik ruh hallerini atlattıktan sonra ellerinin üzerine kendi elini koydu ve sarılmıştı onlara..., ilk günü hatırlatıp "yani benim üzerime dökülen çay yanlış adresti ha" deyip tekrar esmer oğlana sarılmıştı...İşte şuandaki tüm kahkaha fakültenin ilk yılının kahkasıydı...
Çaylar bitti ve hava karardı, uzun saçlı kız içeriye doğru gitti ardından da gençler kalktı, esmer çocuk hala gülüyordu...
Kapıdan girerken Kumral oğlan, gülüşü güzel esmer oğlana arkadan sarıldı ve boynundan öptü....
İçeriye girmeleriyle kız ben şu kanepede uyurum siz de ninemizin yatağında uyuyun dedi gülerek...
Esmer oğlan, diğer çocuğa bakıp gülerek "Ninemin yatağında ha, asla" dedi...Ve gülüşmelerle sadece üzerlerindeki tişörtleri çıkartıp yatağa uzandırlar, Kumral çocuk başını esmer oğlanın göğsüne dayayıp gözlerini yumdu, Uzun saçlı kız ise onlara bakıyordu, Gülüşü güzel çocuk kıza bakıp, "Gel kız sen de" dedi, kız hemen kanepden kalktı, iki çocuğun arasına girdi...
"İki yakışıklının arasında uyumayı hiç denememiştim ya" güldü ve gözlerinşi kapadı...Esmer oğlan elini kumral çocuğunun eline doğru götürdü, kız ordan :"Hött,yine yanlış adres be Esmercim" dedi...Uzunca bi' gülüşmenin ve esmer oğlanın kumral çocuğun elini bulmasıyla, gülüşme seslerinin yerini derin soluma sesleri aldı...
[BİTTİ]...

Masa Kokarken ! [1]

Her tarafın yemyeşil olduğu, büyüklü küçüklü çam ağaçlarının sıcaktan değil de nemden terlemek istediği, denizin koyu mavi renginin küçük dalgalarla açıldığı, rüzgarın kuzeyden esip küçük bi' insan bedeni geçermiş hissi verdiği, rakımının pek yüksek olmayıp, hızlı hızlı solumaya sebebiyet vermediği, bi' oda bi' mutfak, lavabosu dışarıda olan, dışarısında küçük bi' çardağa sahip, çam kokan tahta yapılı tek katlı bi' küçük bi tepenin malikanesi burası...Çardağın altında yine çam kokan küçük üç kişiliik yuvarlak bi masa, açık mavi örtülü, örtünün üzerinde hüzünlü, gülen gençler...Yer fıstıkları iki elin arasına alınıp kırılıyor , kimisinin içinde bir, kimisinden de 2 tane nemli fıstık çıkıyor, soğuk gazozlar doldurulmuş...Fıstık seslerine, gazozlardan gelen sesler eşlik ediyor, martılar mı, onlar yukarı da bekliyorlar...
Güzel gülüşlü Küçük Adam başını masadan kaldırıp ilk sözü söylemenin ona düştüğünü, grubun en çok konuşanı olduğunu hatırladı...:Neden burda yaşamıyoruz ki?...dedi,
Kumral saçlı küçük adam ise, fıstığını yemeye devam ederek...Neden burda yaşayacakmışız peki? ...ve ardından ekledi, üçümüzünde bitirmesi gereken okullları var...Dedi ve fıstığını usulca ağzına attı ardından gazozundan bi' yudum içti...
İki küçük adam şimdi masada olan üçüncü kişiye bakıyordu...Bu kişi, uzun saçlı, ela gözlü, buğday tenli masum yüz çizgileri olan, geçen hafta itibariyle büyük bi' suskunluk içerisine giren kızdı...
Önce sigarısını aldı ağzına, denize bakmaya devam etti, masanın denize bakan tarafında oturuyordu, sanki o denizle konuşuyor, iki yanında duran küçük adamlar ise buğday tenli kızın konuşmayacanı düşünüp birbirlerine baktılar, kız cebinden kibriti çıkardı ve, suskunluğu kibritin alev alması bozdu, o tertemiz havada akciğerlerine kadar sigara dumanını çekip, dumanı dışarıya vermeden kafasını hafif kumral çocuğa çevirip ama denize bakmaya devam ederek, ekledi..."Fakülteyi bitirip ne yapacağım ben, söyler misin?"...Ve yavaş yavaş ağzındaki dumanı çevreye saçıp, tahta masanın bi' kenarına, düşmeyeck şekilde sigarasını bıraktı...
Kumral saçlı çocuk hiç cevap vermedi, her zamanki klasik şeyleri söylemek istemiyordu, içten içten kendisi de bunları klasik buluyor ama bundan iyi başka bi'şey olmayacağını düşünüyordu...Büyük şehirde insanların değişik bakışlarına maruz kalıp o bilindik hayatı yaşamak da istemiyordu...
Güzel gülüşlü çocuk gözlerini kıza doğru çevirip, onay verirmişcesine gülümsedi, neden gülümsediğini o da anlamadı, en güzel tepkisinin bu olduğunu bildiği içindi belki de...Kızın düşüncesine katılmak istiyordu, ama bu az konuşulan, çoğunlukla susulan masada, uzun cümleler kurup kızı desteklediğini söylemek de istemedi, kıza bakıp, güzel masum bakışlarıyla gülümsedi...Çok konuşkanlığın, çok gürültü yerlerde-şehirlerde kendisine kalan kötü bi' alışkanlık olduğunu düşündü...Kendi kendine "neden konuşuyorum ki?" diye sordu...Ve bu sefer farkettiği şey daha vahimdi, konuşmadığı zaman içten içe kendisiyle konuşacaktı, sadece somutluktan uzak kalacaktı, peki somut olmayan bi'şey kendisini rahatsız eder miydi, kendisinden başka kimse bilmiyorsa, duymuyorsa; sorun yoktu, ama kendisini kötü hissettiği halde neden böyle bi'şeye başvuruyordu ki, başkaları için mi yaşıyordu o!...Hayat başkası veya başkaları için yaşanır mıydı, yaşanırsa da başkaları için değil de, sadece başkası için belki yaşanılabilirdi, ama bi' kişi için, bi'kaç kişi-ler için olamazdı bu durum, peki bi' kişi için böyle yaşayıp diğerleri için farklı olacaksa kendisi olabilir miydi bu, sadace "o" kişiye sunulan kişi olmuyor muydu o?,Bu durumdan memnunsa peki, sadece "o"na kendisini varedip başkalarını düşünmemek ona yetiyorsa neden yapmıyordu bunu, evet evet o burda kalmalıydı !... Konuşmamayı öğrenmeliydi !
Güzel gülüşlü çocuk bunları düşünürken masadakiler fıstıkları yiyip, gazozlarını içmeye devam etmişlerdi, çam kokan tahta masanın kenarında duran sigara ise bi' daha içilmemiş, külü düşmeden öylece duruyordu......--->